Yol ayrımı
Hayat bazen yol ayrımları sunar insana. Nereye gideceğini bilemezsin. Hangisine gitmek istediğini ve hangisinin senin için hayırlı olduğunu bilemezsin. Hayat kocaman bir çok bilinmeyenli denklemdir zaten ama bu kez iki yol vardır önünde ve hangisi çiçekli bahçelere çıkar bilemezsin.
Öylesine bir yol ayrımındayım işte. Az sayıda insanın yaşayabildiği, çoğu insanın cesaret bile edemediği...Tutunup kaldığın daldan atladığın anda, kolun bacağın mı kırılacak, yoksa özgürleşip yemyeşil kırlarda mı koşacaksın bilemezsin. Hayat, alabildiğin kadar riskten mi ibarettir, yoksa kaderde ne varsa o mu yaşanır. Bilemezsin. Akışına bırakıyorum dersin çoğu zaman, akışına bırakan sen misin, kader mi ağlarını örüyor? Kaderin ördüğü ağları yırtıp geçme şansın var mıdır? Bilemezsin.
Devasa bir uçurumun sonunda engin bir deniz gördüm rüyamda. Denize atlayıp, karşı kıyıya yüzmem gerekiyordu. Uçurum dik, denizde kocaman balinalar vardı. Cesaret mi gerekiyordu denize atlamak için, yoksa bu kendimi devasa balıklara mı yem etmek olurdu? Rüyamda bile bilemedim. O denize atladım mı hatırlamıyorum. Dev görünenlerden korkmamak gerekir belki bazen. Küçük kalmaktan ya da onlar gibi olmaya cesaret etmekten korkmamak gerekir. Ama deli cesareti mi gerekli olan, yoksa sakin bir gölde yüzmeye devam etmek mi, bilemedim.
Bir yol seçeceğim ve hayat bana sadece birinin sonucunu gösterecek. Diğeri her zaman yaşayamadığım bir seçenek olarak soru işareti olacak aklımda. Çıktığım yolun sonunda çiçekli bahçeleri göremezsem, artık benim için geri dönüş olmayacak belki, ama görürsem o zaman küçük bir gülümsemeyle yoluma devam edeceğim...