Hayatımızın bir döngüsü olduğunu biliyoruz, peki ya dünyanın
da bir enerji döngüsü olduğundan haberimiz var mı? Şahsen benim yoktu.
Meditasyon seminerlerinde öğrendiğim bilgiye göre dünyada enerjinin de bir
döngüsü var. Enerji güney kutbundan başlayıp, kuzey kutbuna doğru gidiyor.
Ancak her şey bununla bitmiyor.
Dünyanın ve insanlığın tarihi, büyük olaylarla bildiğimiz
çağlara ayrılıyor ancak enerji olarak da farklı çağlar olduğu teorisini ilk kez
öğreniyorum. (Aslında bu enerjisel çağlara inanmak aynı zamanda reenkarnasyona
da inanmayı gerektiriyor. Bu herkesin kişisel inancına ve yorumuna kalmış.
Burada öğrendiğim bilgileri yorumsuz paylaşmayı uygun buluyorum.) Bahsedeceğim çağların varoluşu ise birçok
alanda farklı anlamları olan ve Budha öğretisinde de yer alan ‘Entropi
Kanunu’na’ dayandırılıyor. Entropi Kanunu neymiş bakalım;
“Budha, "Bileşik olan her şeyin eninde sonunda çözüleceğini,
dağılacağını" söyler. Budha'ya göre bu, evrensel bir yasadır ve istisnası
yoktur. Entropi yasasındaki evrensel "düzensizliğe gidiş" olgusu,
Budha düşüncesinde de yer almaktadır. Ayrıca Budha düşüncesince, bu
düzensizliğin ardından yeniden düzenlilik geleceği öngörülmemiştir. Bu alan
Batı düşüncesinde Kaos kuramları, Doğu düşüncesinde ise Tao açılımlarında ele
alınır.”**
Entropi Kanunu’ndaki bu düzensizliğe gidiş ise çağlarla
özleştiriliyor. Her çağı bir mevsim temsil ediyor. Öyle ki, bu öğretiye göre
ilkbaharın karşılığı; altın çağ (ilk çağ), cennet. Bizim için altın çağ
geçmişte cennette yaşamış olmak. Altın çağda ruh 8 kere beden alıyor. Bu çağda
ömür daha uzun. İkinci çağ ise yazın
temsil ettiği Gümüş çağ. Bu çağda 12 kez beden alınıyor. Bu çağda saflık var,
kötülük yok, hırs yok, ticaret var ama kötüye kullanılmıyor. Bu iki çağ,
döngülerin gündüz çağı. Yani iyiliklerin ve saflığın daha yoğun olduğu çağlar.
3. çağ ise Bakır çağı, yani sonbahar. Bu
çağda 21 kere beden alınıyor. Kıskançlık, öfke gibi olumsuz duygular ortaya
çıkıyor. Bu çağda yaşayan insanlar bir saflığın eksikliğini hissediyor. Dinler
ve peygamberler ortaya çıkıyor. 4. çağ ise Demir çağı. Bu çağın mevsimi kış,
her şeyin durduğu, donduğu bir çağ. Bu çağda 42 kere beden alınıyor. Ömür daha
kısa. Son olarak bu kötüye giden döngüden çıkmak isteyen insanların farkındalık
ve uyanışıyla gerçekleşmesi hayal edilen çağ ise Elmas çağı. Bu çağda insanlar
saf olmak için ne yapmalıyım diye düşünmeye başlıyor. (Budha düşüncesine göre
yeniden düzenlilik öngörülmemişse, bu farklı bir teori olsa gerek.)
Bu konuyu biraz daha derinlemesine araştırmayı düşünüyorum.
Hep aklımdaki sorulardan biri şu olmuştur. Dünya kötüye mi gidiyor, yoksa hep
kötülük vardı ve aynı seviyede miydi? Çünkü insanlığın varoluşundan beri
savaşlar, katliamlar, soykırımlar var. Refah seviyesinin artması ile
kötülüklerin azalması eş orantılı mı? Yoksa hiç ilgisi yok, insan nefsi her
zaman daha fazlasını istediği için giderek durum kötüleşiyor mu? Beden alma
konusu (reenkarnasyon) ayrı bir tartışma konusu olsa da, çağların olumsuza
doğru gitmesi ve sonunda öze dönülecek olması teorisi İslam’daki kıyamet
inancına çok benziyor. Bu derin konu kesinlikle daha fazla araştırmayı hak
ediyor.
Konu ile ilgili daha detaylı bilgi almak isteyenler aşağıdaki
linkten faydalanabilirler. Makale İngilizcedir.
*Fotoğraf aşağıdaki linkten alıntıdır.