İşsiz kalmak...
Uzun zamandır yaşamadığım, sanki fersah fersah uzaktaymış gibi
düşündüğüm, bulutların ardından gelen gökkuşağıydı benim için. Uzaktan
rengarenk görünmesine rağmen, yağmurun bereketinden uzaklaştığı için korkutan… Bir
daha ne zaman yağmur yağacak diye düşündürürken, renklerine ellerimle dokunmak
istediğim. Ve sonunda oldu. Bu benim için sadece bir ara vermek değil.Kendime zaman ayırabilmek, biriken onca kitabımı okuyabilmek,
şehrin dehlizlerini ve güzelliklerini keşfedebilmek, iç sesimi dinleyip yolumu
sorgulayabilmek ve çalışırken hayali kurulan bir çok şeyi gerçekleştirebilmek.
Kasvetli, yağmurlu bir Pazartesi günü Türk Kahvesi eşliğinde blog yazabilmek ve
telaşsızca dergi karıştırabilmek mesela. Şu an yaptığım gibi...
Peki ben nasıl işsiz oldum? İşte bu işin hikayesi çok uzun ve
aslında bir Türkiye gerçeği. Ve özellikle özel sektörde çalışan bir çok beyaz
yakalının kendini hikayenin bir yerlerinde bulabileceğine inandığım için
anlatacağım.
Kendimi bildim bileli okumayı ve çalışmayı seven, hayatı her
yönüyle keşfetmeye çalışan biriyim. Benim için çalışmak sadece para kazanmak
olmadı hiçbir zaman. Bazılarında empati yapmak, bazılarında pişmek, bazılarında
insanları keşfetmek ve bazılarında hayatı öğrenmek için çalıştım. Ama çok
çalıştım ve birçok kez iş ayırt etmedim. İş hayatı bana bu istediğim
kazanımları verdi ama bunun yanında birçok hayal kırıklığı ve sorguyu da hediye
etti.
Benim için iş hayatı belki sizden çok farklı başladı ama inanın
yaşadığım deneyimlerin her anına değerdi.
Bir sonraki yazıda öykü başlıyor. Kendinize güzel bir içecek hazırlayın ve keyfini çıkarın.