Bienalin duyurularını Filmekimi’nde görmüştüm ve dikkatimi
çekmişti. Son günlerine yetişebilsem de gittiğime kesinlikle fazlasıyla değen
bir bienal gezdim. Bienalin ana teması ‘Gelecek artık eskisi gibi değil!’ Size
tasarımın her alanında geleceğin nasıl şekillenebileceğini, iyileştirme
önerilerini sunuyor. Ben İstanbul Modern’in yanındaki 7. Antrepo’daki ve Özel
Galata Rum İlkokulu’ndaki sergileri gezdim. Kadıköy’e gitme fırsatım olmadı.
7. Antrepo’da özellikle üniversite öğrencilerinin gelecekle
ilgili projeleri, ‘şehirleri nasıl daha güzel hale getiriririz’ önerileri,
teknolojinin gidişatıyla dalga geçen hayali ürünleri, farklı kıyafet tasarımları
mevcut. Öğrencilerin tasarımlarının yanındaki açıklamaları gerçekten beni çok
etkiledi. Hiçbiri öylesine oluşturulan tasarımlar değil, hepsinin altında bir
mesaj yatıyor ki bu mesaj çoğunlukla teknolojinin insanı birbirinden
uzaklaştırmayı, doğayı ve öz kaynaklarımızı acımasızca tüketmemiz gibi önemli
konular hakkında. Bence öğrencilerin bu konudaki farkındalığı çok önemli.
Bienalde mümkün olduğunca çok fotoğraf çektim. Amacım,
bienale gelemeyen, İstanbul’daki ya da farklı şehirlerdeki sanatseverleri ve
tasarımcıları bienalle mümkün olduğunca buluşturabilmek. Bu yüzden önce
tasarımcının verdiği bilgileri, sonra da tasarımı fotoğraflamaya gayret ettim. Vaktiniz
varsa fotoğraflardaki bu yazıları tek tek okumanızı tavsiye ederim. Eserler
bienal boyunca geleceği sorgulamamı sağladılar. Hayal ettikleri göndermeli
teknoloji ürünleriyle de güldürdüler.
Özel Galata Rum İlkokulu’nda ise daha çok Türk ve yabancı
tasarımcıların eserleri yer alıyor. Bir İngiliz’in projesi olan, tarımı şehir
yaşamına uyarlayan "Ek Biç Ye İç" projesi de bienalde yer alıyor. Çalışma
odanızda ya da bir restoranda yiyeceğiniz sebze ve bitkileri yetiştirmek gibi orijinal
bir proje. Yakında Taksim Meydanı’nda da bu projenin yer alacağı bir restoran
açılacağını haber verelim. Merak edenler için facebook sayfasını da buldum. https://www.facebook.com/ekbicyeic
Bienalde her katta farklı bölümler var. Kişisel Bölüm’de dünya
ile ilişkilerimizi sorgulayan eserler yer alıyor. Kaynaklar bölümünde ise
bizden maddi dünya ile ilişkimizi yeniden sorgulamamızı istiyor.
Onarım toplumu odası ise finansal krizden sonra Amsterdam’da
başlatılan ‘Onarım Manifestosu’nun bir devamı. Burada İstanbul’daki onarım
fikrini yeniden düşünen hikayeler yer alıyor.Defne Koz ve Marco Susani’ye ait ‘sadecesuekle’ projesi de
bence en farklı projelerden biriydi. Yemeklere aşırı pratik bir yaklaşım
önererek, tatlar kapsüle indirgenirse nasıl olur’u anlatıyor. Lezzet hapları
ile sadece su ekleyerek, yiyeceklerin tadını bir hapla aynen alabildiğiniz bir
proje sunuyor. Bilgisayar başında oturmaktan sıkılanlar ve spor
yapamamaktan şikayet edenler için yepyeni bir icat da bienalde yer alıyor: ‘Spor
Bilgisayarı’. Klavyedeki tüm tuşlar birer kum torbasına çevrilmiş. Böylece boks
yaparken, bilgisayarda yazı yazabiliyorsunuz. Orijinal ve gerçek hayatta
kullanılabilecek bir eser bence.
Özel etkinliklerine ve yürüyüş parkurlarına katılamasam da
bienal bence çok dolu doluydu. Hızlı hızlı, her şeyi inceleyemeden bu iki
mekanı ancak 3 saatte gezebildim. Eğer gidemediyseniz ya da gidip de hatırlamak
isterseniz aşağıdaki linke tıklayarak, fotoğraf albümünden bienaldeki birçok
eseri görebilirsiniz.
Bienal ile ilgili detaylı bilgi için http://2tb.iksv.org/index.asp