
Okul devam
ediyordu. Bir yandan kendisine okuldan sonra bir yol haritası çizmeye
çalışırken, bir yandan içindeki gazetecilik tutkusu küllenmiyordu. Ancak geçmiş
deneyimlerinden ve tavsiyelerden sonra gazetecilikten umudunu kestiği için,
diplomat olma hevesiyle Uluslararası İlişkiler okumaya karar vermişti.
Diplomatlık, tam ona göre bir meslek olabilirdi. 3-5 yılda bir farklı bir
ülkede yaşayarak, tüm dünyayı keşfeden bir dünya vatandaşı olmak.
Zaten hayalleri hep büyüktü. Kendisini ilk hatırladığı zamanlarda, ilk istediği meslek astronotluktu. Arka odadaki koltuk onun için bir uzay gemisi, koltuğun düğmeleri ise uzay gemisinin komuta düğmeleriydi. Her gün o koltukta aya gider, gelirdi. Her gün dedesinin götürdüğü parka ise, salıncakta sallanmaya değil, bitkileri, taşları keşfetmeye, dedesiyle parktaki kayalıklara tırmanmak için giderdi. Bir gezi dergisinin sloganı gibi yani, ‘Her zaman keşfetmek için bakardı!’ İlkokul döneminde ise çok büyük bir ideali vardı. Çok inandığı ve önüne gelen herkese söylediği. Türkiye’nin ilk kadın başbakanı olmak. O ilkokul 5’teyken seçimler yapıldı ve Tansu Çiller Türkiye’nin ilk kadın başbakanı oldu. Herhalde hayalleri ilk o zaman yıkılmıştı. İlk kadın başbakan olma hayalleri suya düşmüştü. Ağlamaktan günlerce helak olmuş, annesinin işten çıkıp onu teselliye gelmesi bile işe yaramamıştı.
Zaten hayalleri hep büyüktü. Kendisini ilk hatırladığı zamanlarda, ilk istediği meslek astronotluktu. Arka odadaki koltuk onun için bir uzay gemisi, koltuğun düğmeleri ise uzay gemisinin komuta düğmeleriydi. Her gün o koltukta aya gider, gelirdi. Her gün dedesinin götürdüğü parka ise, salıncakta sallanmaya değil, bitkileri, taşları keşfetmeye, dedesiyle parktaki kayalıklara tırmanmak için giderdi. Bir gezi dergisinin sloganı gibi yani, ‘Her zaman keşfetmek için bakardı!’ İlkokul döneminde ise çok büyük bir ideali vardı. Çok inandığı ve önüne gelen herkese söylediği. Türkiye’nin ilk kadın başbakanı olmak. O ilkokul 5’teyken seçimler yapıldı ve Tansu Çiller Türkiye’nin ilk kadın başbakanı oldu. Herhalde hayalleri ilk o zaman yıkılmıştı. İlk kadın başbakan olma hayalleri suya düşmüştü. Ağlamaktan günlerce helak olmuş, annesinin işten çıkıp onu teselliye gelmesi bile işe yaramamıştı.
Okulda
karşısına gazetecilik için yeni bir fırsat çıkmıştı. O kadar burnunun
dibindeydi ki, denemeye değerdi. Seçmeli aldığı bir derse ünlü bir gazeteci,
savaş muhabiri giriyordu. Ofisini de okula kurmuştu ve orada çalışmak
isteyenlerin kendisiyle konuşabileceğini söylemişti. Fırsat bu fırsat, hemen
gitti yanına tabi ki. Lise boyunca gazetecilik yaptığını anlattı. Yaptığı
işleri gösterdi. Gazeteci, kendisinden internet sitesi için röportajlar
yapmasını ve gezi yazıları yazmasını istemişti. Evet, gazetecilik macerası
yeniden başlıyordu, bu kez internet için de olsa, yine sevdiği işi yapacaktı.
Bu kez eskisi kadar ünlü olmasa da birkaç kişiyle röportaj yaptı ve internet
gazetesinin haftalık bültenlerinde röportajları yer aldı. Gitmeden, sadece
araştırarak birkaç tane de yurtdışı gezi yazısı yazdı. Ne komik! Gitmeden
yazılan bir mekan ne kadar anlatılabilir ki… Hevesle yaptığı bu işlerden hiç
para kazanmıyordu. Bu sanki bir mesaj mıydı? Gazetecilikten hiç para
kazanamayacağına dair. Gazeteciliği
unutması için artık kendini telkin etmesi gerekiyordu. Şahit olduğu başka bir
durum ise daha önce deneyimli bir gazetecinin söylediği şeyleri perçinliyordu. Aynı
sınıfta spiker olmak isteyen alımlı bir kızın gazeteciyle samimiyeti sayesinde
hızla yükselişi. Bir süre sonra orada çalışmayı bıraktı. Yine minik, günlük
işlerde çalışmaya devam etti. Okullarda tanıtım standlarında kitap satmak ve
benzer şeyler.
Sonraki yaz
babasının şirketinde çalışmaya karar verdi. Madem gazeteci olamıyordu, Türkiye’nin
önde gelen ilk dört okulunda okuyamadığı için kurumsal şirketler de onu
burunlarının ucuna koymuyordu, bari baba mesleği öğreneydi. Tabela ve diğer açık
hava reklamlarının üretimini yapan bu şirket, ona hayatının en zor
deneyimlerinden birini yaşatacaktı. Baba ile çalışmak. Babası, şirket sahibinin
kızı imajı oluşmasın diye mi yoksa iş öğrensin diye mi bilinmez, ona tuvalet
temizliğinden yemek yapmaya, 10. kattaki bir yerden tabela ölçüsü almaktan, müşteri
ilişkilerine her işi yaptırdı. Ayrıca sabahları 5 dakika geç gelme lüksü bile
yoktu. Yeni araba kullanmayı öğrendiği yaz, dizleri titreyerek şehrin bir
ucundan diğer ucuna arabayla ölçü almaya gidiyordu. Tüm satış, pazarlama işleri
için de kendisi görevlendirilmişti. Daha öncesinde parlayan bir yıldız olan
şirket, kötüye gidiyordu ve kötü giden işlerin acısı bir şekilde ondan
çıkıyordu. Tüm tasarımlar hakkında yeni ve yaratıcı fikirler vermesi, yeni
müşteri portföyü oluşturması gerekiyordu. Ama tüm bunları yaparken hep sert
eleştirilere maruz kalmak, gördüğü en mükemmeliyetçi insanla çalışmak onu çok
yoruyordu. Evet, belki zor bir insanla çalışmak kişiliğini geliştirse de ruhen
en zorlandığı yıl o yıldı.
Sonunda okul
bitmişti işte, mezuniyet günü gelip çatmıştı. Güzel bir mezuniyet kutlamasının
ertesi günü, yine küçük işlerden biri için erken kalkması gerekiyordu. Büyük bir alışveriş merkezindeki bir
mağazanın içinde stantta durup diş macunu satacaktı. Birkaç gün boyunca o işe
gitti ve evet, satış rekorunu kırmıştı. Ne büyük başarı!!!
O hafta yine
tüm umudunu ve cesaretini toplayarak, çok sevdiği gazeteci abisinin yanına
gitti. Yanında çalışmak istediğini, gazetecilik hevesinin geçmediğini uzun uzun
anlattı. Gazeteci, kendisinin de maddi sıkıntılar yaşadığını ve ekibine maaş
veremeden birçoğu ile gönüllü çalıştığını söyledi. İsterse gönüllü
çalışabilirdi. İstemez miydi, kirasını ödemesi gerekmese, hem de ne çok
isterdi. Sektörde ise güvenip, onu emanet edebileceği kimse yoktu. Gazetecinin
tek tavsiyesi, gidip babasının yanında kurulu düzende çalışması oldu. Ancak
bunu yapmayacaktı.
Not: Kariyer hikayesinin bütününü görmek için ilk yazıdan sona doğru okuyabilirsiniz.
Not: Kariyer hikayesinin bütününü görmek için ilk yazıdan sona doğru okuyabilirsiniz.